Ceza Hukuku Mevzuatımız ve Mahmut Esat Bozkurt

Bugünkü ana kanunlarımız arasındaki ceza muhakemeleri usulü kanununu Türk Adalet devriminin en büyük yapıcısı ve işçisi olan Mahmut Esat Bozkurt’a borçluyuz.
Kuşkusuz ki Mahmut Esat bir ceza hukukçusu değildi. O her şeyden önce bir devrimciydi. İsviçre’de aldığı hukuk kültürü, ona devrimin ve Cumhuriyetin ortaya koyduğu temel ilkeleri, gerçekleştirdiği yapıtların, kısaca devrim meselesinin, Türk Ulusunun davasının, eski dönemden kalan ceza kanunuyla yeterli derecede desteklenmediğini göstermişti. Ceza kanununun görüşülmesine başlandığı 1 Mart 1926 tarihinde, Adalet Bakanı ve İzmir Milletvekili Mahmut Esat Büyük Millet Meclisi kürsüsünde şunları söylemişti:
“Gerçekte, ulusumuzun varlığı bu eserin en büyük yaptırımıdır. Fakat ulusumuzun yılmaz istencinin, bir kanun çevresi halinde ortaya çıkması da Cumhuriyetin ve hukuk kurallarının savunulması için ihmal edilmeyecek bir zorunluluktur. Bugün yüksek kurulunuzun dikkatine ve onayına sunduğum ceza kanunu bu amaçla hazırlanmıştır. Bu amacı taşımaktadır.
O zaman yürürlükte bulunan 1274(1858) tarihli ceza kanunu, saltanat zamanında hazırlanmış, sonradan çeşitli ekleme ve değişiklikler görmüş, kökeni Fransız kanunu olan, bu ceza kanunundaki hükümler, birbirini tutmaz bir duruma gelmişti. Yeni olaylar karşısında, yargıçlar ellerindeki kanunla pek güç durumda kalmaktaydılar. Memleketin, devrimin ve yurttaşların hukukuna saldıranlar genellikle kanun eksikliğinden yakalarını adaletin pençesinden kurtarabilmekteydiler.
Devrimi ve Cumhuriyeti anlatan ve onun çıkarlarını savunma gereğini duyan Mahmut Esat, uzmanlardan bir komisyon kurarak, bir taraftan ceza kanununu, diğer taraftan da ceza muhakemeleri usulü kanununu hazırlattı. Devrimden devrime koşan Türk Ulusu, ceza hukukunda devrim yapmakta gecikemezdi.

Temyiz(Yargıtay) Mahkemesi Birinci Başkanının yönetimindeki komisyon tarafından, ceza kanununun hazırlanmasında, bilindiği gibi,1899 tarihli İtalyan kanunu temel alınmıştır. Bu kanun tarih bakımından eski gözükmekte ise de projenin hazırlandığı yıl, yürürlükteki en yeni kanunlardan biriydi. Ondan daha yeni olarak ancak 1902 tarihli Bulgar ve 1905 tarihli Rus ceza kanunları vardı. İtalyan kanunu aynı zamanda en ileri kanunlardan biriydi. Taşıdığı temel ilkelerin liberal olması da bu kanunun örnek olarak alınmasında en büyük etkenlerden biri olmuştur.
Kaynak olarak alınan kanunun İtalya’da birçok eleştirilere uğradığı doğrudur. Hatta 1921’de Ferri projesi bile yayınlanmış bulunuyordu. Faşizmin iktidara geçmesi üzerine, bir başka proje hazırlanmak üzereydi. Yalnız devrim konusunda çok kıskanç olan Mahmut Esat, görüşme ve tartışmaların sonucunu bekleyemezdi. Bu nedenle var olan kanun temel alındı. Fakat ülkemizin özel koşulları da göz ardı edilmedi. Ve İtalyan Ceza kanununun boşlukları, eksiklikleri tamamlanmaya çalışıldı. Mahmut Esat’a kimse, milli bir ceza kanunu hazırlatmadığı için karşı çıkamaz. Başka ulusların örnekleri de gösteriyor ki milli bir kanun üç beş yıl içinde yapılamaz. Milli bir kanun uzun bir emek ve deneyimlerin ürünüdür. Mahmut Esat’ın ise beklemeye zamanı yoktu. Ayrıca Türk devrimini bir an önce yeni bir ceza kanunu ile desteklemek zorundaydı.
Mahmut Esat’ın direktifleriyle hazırlanan proje, adalet kurulunda gözden geçirilmiş ve bazı yerlerinde hükümetle uyum sağlanarak bazı küçük değişiklikler yapılmıştır. Büyük Millet Meclisi, Türk Milletinin iradesiyle gerçekleşen devrimi, bu büyük yapıtı, ceza yasası ile donatmış ve silahlandırmakta(yaptırımlar) duraklama göstermemişti. Ve kanun tümüyle alkışlanarak oybirliğiyle kabul edilmiştir.
Ceza kanununun yeniliklerinden birisi, infaz alanında kabul ettiği ilkelerdir. Eski kanunda ceza, yalnız suçluya eziyet vermek amacını gütmekteydi. Oysa suçluların eğitilmesi ve düzeltilmesi, çağdaş ceza hukukunun artık kökleşmiş ilkelerinden biri olmuştur. Türk toplumunun herhangi bir sebeple arasından kaybettiği bu suçluları, mümkün olan her çözüme başvurarak, yeniden Türk
toplumuna namuslu yurttaşlar arasına göndermeye çalışmak. İşte 1926 ceza kanunu ilk kez, cezadaki bu soylu ve yüksek amaca işaret etti.

Ceza kanununu İtalya’dan alınca, usulde de İtalyan kanununun alınması pek mantıklıydı. Çalışmalarına başlayan uzmanlar komisyonu, İtalyan ceza usul kanununun çok kuramsal olduğunu, birçok hükümlerinin çok kapalı ve karışık, bütünüyle soruşturma ve yargılamanın hızlı bitirilmesi amacını tamamıyla yok edecek derecede, kurallar taşıdığı kanısına vardı. İnceleme ilerledikçe bu kanaat kesinleşti. İtalyan kanun koyucularının da pek haklı eleştirilerine uğrayan bu kanunun örnek alınmasının ülke gereksinimlerine uymayacağı görüldü. Bunun üzerine, adalet örgütü İtalya’da olduğu gibi, bizimkine benzememekle birlikte daha basit ve daha hızlı sonuçlanması yönünden Alman ceza muhakemeleri usulü kanununun örnek tutulması kararlaştırıldı. Komisyon, kanunu hazırlarken Alman kanununun ruh ve anlamına ve koyduğu yüksek ilkelere asla dokunmamak koşuluyla memleketimizin örgütünü ve araçlarını da gözden uzak tutmayarak projeyi hazırladı. İstanbul’da hukukçulardan oluşan bir kurulun hazırladığı proje, Ankara’da Başsavcının başkanlığında oluşan ikinci bir kurul tarafından incelendikten sonra Meclis’e sunuldu.
Ceza usulünde amaç, yalnız çabukluk değil, fakat aynı zamanda adalettir. Bu yönden usül kanunlarında belirli kurallar ve biçimsel özellikler bulunması biraz da zorunludur. Yalnız, güvence adı verilen, bu biçimsel kurallar arasında hak sıkışıp kalmamalıdır. İşte, Mahmut Esat’ın Adliye Vekili sıfatıyla komisyonlara verdiği direktif, bu olmuştur. Meclis kürsüsünde önerdiği kanunu övmesi, bu nedenle olmuştur.

Mahmut Esat’ın yine ceza alanında, minnetle anılacak eylemlerinden biri de ceza kanununun hemen sonrasında, İtalyan ceza kanununun bir yorumunu çevirtip yayınlatmasıdır. Belki acele edilmesi yüzünden eserin seçiminde, çeviride ve basımda bazı hatalar olmuştur. Fakat Majno’nun bugün bile, elimizde Türkçe olarak mevcut bulunan tek ceza kanunu yorumu olduğunu düşünürsek, bu eserin özellikle kanunun ilk uygulama yıllarında yargıçlara ne kadar yararlı olduğunu söylemekte ikircikli davranmayız.

Uygar ülkelerde kanunları, hazırlamakta ön ayak olan bakanların adlarıyla anmak adet olmuştur. Zanardelli kanunu, Rocco kanunu, Beranger kanunu gibi. Gönül isterdi ki Mahmut Esat, yalnız ceza kanunu hazırlatmış olsun ve biz ona Lotüs kahramanının adını verelim, kendisine karşı gönül borcumuzu böylece yerine getirelim. Fakat onun eseri bir değil ki… O, başka hiçbir adalet bakanına nasip olmayan bir başarıya erişmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün ana kanunlarını hazırlatmıştır. Mahmut Esat kanunundan değil, Mahmut Esat kanunlarından söz edilse yeridir…

Dr. Nurullah Kunter

Önceki yazı
Profesör Mahmut Esat Bozkurt ve Bir Yabancı Gözü ile Türk Hukuk Devrimi
Sonraki yazı
Heyecan, İnan ve İnkilap Adamı: Mahmut Esat
Menü