Her devrim bundan zarar gören karşıtları tarafından yıkılmaya çalışılır. Tarihte, emperyalizmi ilk kez yenilgiye uğratan Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, her zaman emperyalizmin öç almak istediği ilk hedeflerden biri oldu.Emperyalizm bunun için iç isyanlar çıkarttı, ülkeyi iç ve dış sorunlarla uğraştırdı.Bu amacı gerçekleştirmek için yerli hainleri işbirlikçi olarak kullandı. Atatürk döneminde sinsi bir şekilde başlayan, çok partili dönemde artarak süren ve günümüzde ivme kazanan bir süreci yaşıyoruz.
Emperyalizm, Atatürk’ü Türk Ulusu’nun bellek ve vicdanından silmeden başarıya ulaşamayacağını anladı.Öncelikle O’nun yakın çevresinde yer alan, kurucu kadroda bulunan değerli insanları hedef aldı. Kemalizm’i sistemleştiren devrim yasalarını çıkaran, Atatürk’ün Devrimci Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, bu yüzden ilk hedef oldu. Günümüzde tarihimizle yüzleşmek adı altında, ilgisiz, bilgisiz insanların yürüttüğü saldırıları izliyoruz. Ayrılıkçı kesimden, ikinci cumhuriyetçilerden, kimi dönek gazete yazarlarından ve şeriatçılardan sonra, bazı milletvekilleri ve AKP’nin üst düzey yöneticileri de bu saldırı kervanına katıldı.
AKP Genel Başkan Başyardımcısı Bay Hüseyin Çelik, Atatürk dönemine eleştiri adı altında kindarca söylemlerini sürdürüyor. İstanbul Aydın Üniversitesi öğrencilerine “Bürokratik Cumhuriyet’ten Demokratik Cumhuriyet’e” başlıklı bir konferans veren Hüseyin Çelik, uzmanı olmadığı bir konuda, Atatürk dönemini karalamak için bir sürü içi boş söz söylemiştir. Edebiyat doçenti olan Hüseyin Çelik,bilimsel nitelikte bir değerlendirme yapması gerekirken,Atatürkçü Düşünce’nin kuramcısı ve Atatürk’ün Devrimci Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’a sövgüler yağdırmıştır.
Mahmut Esat Bozkurt ve bakanlığı döneminde yaptığı işler dokunulmaz tabular değildir. Elbette eleştirilebilir. Ancak dönemin tarihsel, öznel ve nesnel koşulları dikkate alınarak ve o konuda bilim namusu çerçevesinde inceleme yaparak… Oysa bu yapılanlar, Kalpaksız Kuvayi Milliyeci, rahmetli Uğur Mumcu’nun dediği gibi “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar” tarafından her şey çarpıtılarak bir yerlere hizmet için kullanılıyor. Demek ki Bay Çelik, üniversite hocalığı sırasında aynı bilimsel yöntemi(!) kullandıysa, onun bilimsel çalışmaları da tartışmaya açılır.
Atatürk dönemine bürokratik cumhuriyet diyen Bay Çelik, o dönemi oluşturan TBMM’nin, ülkeyi emperyalizmin silahlı işgalden kurtardığını unutuyor. O yurtsever insanlar, antiemperyalist, tam bağımsızlıkçı ve çağdaşlık temel düşüncesinde bir araya gelerek, Atatürk’ün önderliğinde Genç Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa ettiler. Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştiren kadrolar olmasaydı Bay Çelik de içinde olmak üzere hepimiz padişahın kulu ve emperyalizmin tutsağı olacaktık.
Şeriat hukukundan esinlenen Mecelle ile hüküm verilen eski hukuk sistemini çağdaşlaştıran, insanları kulluktan, özgür bireye, kadınları kölelikten özgürlüğe yücelten Medeni Yasa, Bay Çelik’e göre “pislik” sayılıyor. Oysa o dönemin İslam aleminde değil, Batı toplumlarında bile küçümsediği Cumhuriyet yönetimi ve demokrasi yoktur. O dönemde Almanya, İtalya ve İspanya’da nazi ve faşist yönetimleri vardır. Fransa, İngiltere, Sovyetler Birliği ve Amerika’da demokrasi kuralları tam uygulanmamaktadır.Unutulmasın ki o dönemin dünyasında Cumhuriyetle yönetilen 12 ülke vardır. Birisi de Türkiye’dir.
1924 Anayasası hazırlıkları TBMM’de görüşülürken Atatürk’e verilmek istenen, Meclisi fesih ve veto yetkisi, Mecliste yoğun olarak tartışılmakta ve bay Çelik’in suçladığı Mahmut Esat Bozkurt tarafından demokrasiye aykırı diye şiddetle eleştirilmektedir. Yine Mahmut Esat Bozkurt’un hukukçu kimliğiyle yaptığı eleştiriler, Atatürk tarafından uygun bulunarak bu isteklerden vazgeçilmiştir. İşte bürokratik Cumhuriyet’ten bir demokrasi örneği. Bay Çelik DYP’den başlayarak sürdürdüğü TBMM’deki görevi sırasında acaba böyle bir örnek görmüş müdür? Aradan 88 yıl geçmiştir.Onun partisi AKP’de parti içi demokrasi var mıdır? Yoksa tek adam ne diyorsa o mu oluyor? Demokratik Cumhuriyet söylemi içi doldurulursa ve uygulanırsa değer taşır, içi boş parlak sözler bir değer taşımaz.
Konferans sırasında Bay Çelik:” Çok da yanlış bir şekilde, çok da yalan bir biçimde bize, Cumhuriyet hep demokrasi olarak anlatıldı. Cumhuriyet eşittir demokrasi değildir.” “Türk yargısını şekillendiren tek parti dönemindeki kişi Mahmut Esat Bozkurt’tur. Mahmut Esat Bozkurt, militan yargı anlayışıyla yargıyı şekillendirmiştir ve hakimlere sürekli söylediği şey ve ırkçı anlayışla Türk yargısını şekillendirmiştir. Ne yazık ki bugün de adına törenler düzenleniyor, adına ödüller veriliyor, parklara ismi veriliyor.”
Atatürk döneminde çok partili demokrasiye geçiş denemeleri yapıldı. Ancak Atatürk hiçbir zaman diktatör olmadı.Ülkeyi savaşta bile Meclisle yönetti. Her dönem, farklı siyasal eğilimdeki kişileri bağımsız olarak parlamentoya taşıdı. Hiçbir bilimsel eserde, Atatürk dönemi, özgürlüklerin yok edildiği bir devir olarak nitelenmiyor. Bay Çelik ne yazık ki yakın tarihimizi bilmiyor.Günümüzde Cumhuriyet düşmanlarının İskilipli Atıf Hoca’nın adı Çorum’da bir hastaneye veriliyor. Şeyh Sait’in Seyit Rıza’nın heykelleri dikiliyor.Bunlar Atatürk Cumhuriyeti ile hesaplaşmaktan başka nedir? Ülkemize ihanet ettikleri için asılan kişileri aklayanlar neye hizmet ediyorlar? Döneminizde basın özgürlüğünde dünyada 148. melez demokrasimizle 88. sıradayız.
Bay Çelik, Atatürkçü Düşünce’yi sistemleştirdiği için, ülkemize çağdaş hukuku yerleştirdiği için Mahmut Esat Bozkurt’a saldırıyor. O’nun getirdiği yenilikler 1924-1930 yılları arasında, o dönemin hukukçu milletvekilleri dönemin İstanbul ve Ankara Üniversitelerindeki öğretim üyeleri ve bakanlık yetkililerinin çalışmalarıyla hazırlanmıştır. Bay Çelik, Mahmut Esat Bozkurt’u da tanımıyor ya da öylesi işine geliyor. O zaman biraz Mahmut Esat Bozkurt’u da tanıtalım kendisine…
İstanbul Üniversitesi ve İsviçre Frieburg Üniversitesinde Hukuk eğitimi yapar. Fieburg’da doktora çalışması yaparken tez olarak” Osmanlı Kapitülasyon Rejimi Üzerine” konusunu seçer.Kapitülasyonların Osmanlılar tarafından karşısındakilere verilen bir armağan olduğunu, bunlar kötüye kullanılırsa, veren tarafından geri alınacağı görüşünü tez olarak işler. Bilimsel çevrelere kabul ettirerek doktora derecesini alır. 1919 Haziran ortasında, Şükrü Saraçoğlu ile birlikte Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere yurda döner. Kuşadası’nda bir cephe kurar, bin civarında zeybeği örgütleyerek Yunanlılarla savaşır. Bunun belgeleri Genel Kurmayda vardır. 1. Dönem TBMM’ye milletvekili seçilir.Atatürk’ün yakın çevresinde hizmetler yapar. 1922 yılında İktisat Bakanı olur.Türkiye’nin iktisadi yapısına yön veren 1. Türkiye İktisat Kongresi’ni düzenler. Misak-ı iktisadi kabul edilir. 1924-1930 yılları arasında Adalet bakanlığı yapar.Medeni Yasa, Ceza yasası, Usul Yasaları, Borçlar Yasası, Ticaret Yasası o dönemde çıkarılır. Adalet okulu Ankara’da açılır. Bozkurt-Lotüs Davası’nda Fransa’ya karşı Lahey Adalet Divanı’nda Türkiye Cumhuriyeti’nin avukatlığını üstlenir, davayı kazanır. Ayrıca iki ayrı uluslar arası davada Fransızlara karşı ülkemizi temsil edecek ve davaları kazanacaktır. 1934 yılından başlayarak profesör ünvanı ile İstanbul ve Ankara Üniversitelerinde Devrim tarihi ve Anayasa Hukuku Dersleri verecektir.
Kurtuluş Savaşı sırasında belinde silahıyla Kuvayi Milliye Reisi olarak, daha sonra bilgisiyle,kültürüyle ülkemize hizmet eden, ülkesinin bağımsızlığı ve kalkınması için karşılık beklemeden çalışan bir Türk büyüğüdür.Yunanlılar tarafından yakılan evi ve tahrip edilen çiftliği için kendisine verilen 50 bin liralık harikzede(yangın) senedini kullanmaz ve zaman aşımına uğratır.Bozkut-Lotüs Davası sırasında artan harcırahı maliyeye geri verir.Bilmem bu özellikleri olan kişileri siyasette tanıyan var mıdır? O halde adına toplantı düzenlenen, ödüller konan ve memleketi Kuşadası’nda heykeli dikilen ve adına park açılan Mahmut Esat Bozkurt adına bu yapılanlar doğaldır ve çok azdır, O’nun Türkiye için yaptıkları karşısında.
Devrimlerin, Cumhuriyet rejiminin korunması ve geliştirilmesi de kendi içinde doğaldır. Herhalde Cumhuriyet rejimi hukuk sistemi içinde geriliğe, yıkıcılığa, tarikatlara, iç ve dış düşmanlara geçit verecek değildi. Yargıçlara bir konuşmasında şöyle seslenir:”Türk hakimleri, sizler Türk devriminin, demir eliyle kurulan yeni uygarlığın, kıskanç bekçileri olmak zorundasınız. Vazife ve mecburiyetiniz geçmişin dirilmesine, yeniliğin ıstırap çekmesine zaman ve imkan vermeyecektir.” Cumhuriyet Savcılarına da şunları söyler:” Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafakalarını bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz.”
Bay Çelik ve onun gibilere tek tavsiyemiz, ülkelerinin yakın tarihlerini iyi öğrenmeleridir. Dindar ve kindar gençlik yetiştireceğiz derken, tarihsel gerçekleri çarpıtanlar tarih karşısında gülünç olmaktan kurtulamazlar.Sözlerimi Atatürk’ün Devrimci Adalet Bakanı Kuşadalı Mahmut Esat Bozkurt’un günümüzde ders alınması gereken bir özlü sözüyle bitiriyorum.”Biz tarihle beraber, tarihin gerçekleriyle birlikte yürüyoruz. Biz gerçekçiyiz, nereye kadar gideceğiz ve nerde duracağız? Tarih nerede durursa orada, fakat tarih durmayacaktır. Çünkü durmak ölmek demektir, hayat ise ilerlemedir.”
Nail Topal – Kuşadası Atatürkçü Aydınlanma ve Tam Bağımsızlık Platformu Genel Koordinatörü