“Cumhuriyet Kamyonları”ndan sonra, 13 Şubattan beri, Atatürk’ün Adalet Bakanlarından Mahmut Esat Bozkurt’un “şeriat”la ilgili yazılarından örnekler yayınlıyorum. “Şeriatçı” geçinenlerin gıkı çıkmıyor. Çünkü foyaları dökülüyor bir bir ortalığa.
Bugün de Mahmut Esat Bozkurt’un Türkçe tapınmayla ilgili “Türkçe ibadet” başlıklı yazısını yayınlıyorum. Yazı o denli güncel, sıcak ki Cumhuriyet okurlarının seveceklerini umuyorum. Yazı, 20 Mart 1933’te “Anadolu” gazetesinde çıktı. Söz, Mahmut Esat Bey’in :
“Türkçe ezandan sonra,” “Türkçe sala” verilmeye başlandı. Bu, çok yerinde bir iş, çok isabetli bir görüş,bir karardır.
Fakat, ne yazık ki pürüzsüz bir Türkçe ibadete şahit olamıyoruz. Pürüzsüz bir Türkçe ibadetin, manevi zevklerini henüz tatmış değiliz. Bununla beraber, günün uzak olmadığına inanıyoruz.
Türk milleti, İslamiyeti kabulü günlerinden bu ana kadar, 13 asırdır, kendi öz anadiliyle, Allah’ına, anlayarak, bilerek içini açamadı. Onunla doğrudan doğruya temasa gelemedi. Bütün dualarını, bütün ibadetlerini, kendine yabancı bir dille; anlamadığı, bilmediği Arap diliyle yaptı.
Neden? Çünkü sarıklı yobazlarla, birtakım yalancı dindarların mümaneatine (engellerine) uğradı. Neden? Çünkü dinin “dalını” bilmeyen bu cahil yalancılar, Türk milletini din namına istismar(sömürü)etmek, onu soymak isterler de ondan.
Nasıl? Bakınız nasıl? Türk milleti yabancı bir dille, yani Arapça ile kendisine din telkin edildikçe, şüphe yok ki, onu anlamayacaktır. Kendisine ne biçim söylenirse, ne tarzda anlatılırsa öyle kabul edecek ve anlatanlara ekseriya layık olmadıkları payeleri (rütbeleri) vererek onları besleyecektir. Bu gibiler patlayasıca kursaklarını doldurmak için Türk milletinin dinini anlamamasını, bir geçim vasıtası olarak candan isterler. Milletin dinini anlamak teşebbüslerinin önüne “gavurluktur, kafirliktir” gibi yaygaralarla geçmekten, bu yolda çalışan idealistlerle elleri bıçaklı katiller halinde uğraşmaktan çekinmezler. Esasen Kuran’ı ve dini kendileri de anlamazlar. Cahildirler. Bütün bir Türk Yenilik Tarihi” bu cahil yobazlarla, sahte dindarların eşkıya baskınlarını andıran tecavüzleriyle doludur.
Fakat bunlarla amansız mücadeleye girişmek cumhuriyet neslinin (kuşaklarının) milli, vatani borçlarındandır. Ta ki Türk milleti, yobazların, sahtekarların haraçgüzarlığından ( haraca kesmelerinden ) kurtulsun, dinini, diyanetini, kendi anadiliyle anlasın, bilsin. Millet üfürükçülerin, sihirbazların oyuncağı olmak istemiyor.
Hiçbir din, anlamadan, bilmeden, samimiyetle, vicdanla benimsenemez. Onu önceden anlamak, bilmek lazımdır. İslam dini de zaten bunu emrediyor. Öyle ayetler var ki, bunlara göre İslamiyeti kabul eden her milletin ibadetini kendi anadiliyle yapması farzdır; denebilir. Bu ayetlerden birisi hatırımdadır. Allah diyor ki: “ Biz Kuran’ı Arapça gönderdik, ta ki Araplar, emirlerimizi anlasınlar. Başka bir dil ile gönderseydik, o vakit bize, <Ne yapalım? Kuran anadilimizle gönderilmedi. Anlayamıyoruz, onun için bu dini kabul etmiyoruz> derler ve mazeret beyan ederlerdi. Bu mazerete mahal kalmasın diye onlara Arapça hitap ettik.”
Arapların başka dili anlamaları mümkün olmayınca, Türklerin Arapçayı anlamaları mümkün olur mu? Mümkün olmayınca, ne hakla bu millete koyun kaval dinler gibi asırlarca anadilinden başka bir dil ile din telkininde ısrar olunuyor? Cumhuriyet hokkabazlıklara müsaade edemez.
Dini, bir dilenci keşkülü(tabağı) gibi kullanan yalnız bizim yobazlar, mürai (ikiyüzlü) dindarlar olmadı. Hıristiyanlık’ta da ,Musevilik’te de böyle din bezirganları görüldü. Hele Katolik papazları cennetin anahtarlarını satacak, para ile günah çıkaracak kadar ileri vardılar. Milletleri bundan kurtarmanın tek çaresi, onlara salik oldukları(tuttukları) dinleri, kendi anadilleriyle bildirmek, anlatmaktır.
Türk milleti için Kuran’ı Türkçe okumak, camilerde, bütün ibadeti, duaları Türkçe yapmak, yalnız dini bilip anlamak noktasından değil,fakat milli bakıma göre de bir zarurettir. Din Arapça telkin edildikçe, Türk Milliyetçiliği için bir zaaf olacaktır. Bunu halletmek lazımdır. Alman milliyetçiliğine en büyük hizmet edenlerden birisi de Lötr (Martin Luther 1483- 1546) olmuştur. Çünkü İncil’i Almanca okutmuştur.
Güzelyalı’da(Reşadiye) İzmir gençliği, saltanat, hilafet izlerini hala yaşatan levhaları, ayakları altında parçaladığı gece, Türk İhtilal tarihinde Türkçe ibadet dileğini en önce ileri sürmek şerefini de kazandı. Benim o büyük dileğimin bir gün, hem de yakın bir günde yerine getireceğinden şüphem yoktur. O tezahüratı hafiflikle karşılamış olanlar varsa hakikatin saati çaldığında elbette mahçup olacaklardır. Bu mahcubiyet onlara mukadderdir. Biz Allah’ın evinde de anadilimizin hakim olduğunu görmek ve duymak istiyoruz. Türkiye’de her yere öz Türkçe hakim olacaktır. Hayır diyenler, mağlubiyetlerini görmekte geç kalmayacaklardır. “
Mustafa Ekmekçi – Ankara Notları
Cumhuriyet Gazetesi – 2 Mart 1997 Pazar