Mahmut Esat Bozkurt’u Anarken

Kurtuluş Savaşı ve Türk devrimi genç fakat inançlı bir kadronun eseridir. Mahmut Esat Bozkurt (1982-1943) bu kadro içinde seçkin bir yer tutar. İzmir İdadisi’nden sonra İstanbul Hukuk Mektebi’ni bitiren ve İsviçre’de yeniden hukuk öğrenimi gören Mahmut Esat, kesin olarak Lozan’da kaldırılan kapitülasyonların bir daha geri gelmemesi için yaşamı boyunca savaşmıştır.
Mahmut Esat, Cumhuriyet devrimi, Türk hukuk devriminin Atatürk’ten sonra gelen en büyük öncüsüdür. Mahmut Esat diyor ki: “yapılacak yegane iş, iyi şerhleri bulunan hazır ve iyi bir kodu almak ve tam olarak onu çevirmektir. İsviçre kodu, iyi koddur, ben onu aktarmaya çalışacağım.” Avrupa’da Roma hukukunun, Cermen hukukunun ve doğal haklar anlayışının en başarılı bir bileşkesi olduğu için bu yasa kabul edilmiştir. Mahmut Esat’ın kaleminden çıkan ve bir hukuk anıtı olan yasa gerekçesi, bu kabulün hangi amaca yönelik olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Bu yasanın yayımlandığı gün, Türk ulusu, temelsiz inançlardan kurtulmuş olacaktır. O gün eski bir uygarlığın kapılarının kapandığı, çağdaş uygarlığa girdiği gün olacaktır.
4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe giren Medeni Kanun ile cinsiyet, din ve soy ayrımı gözetmeksizin bütün vatandaşlara medeni haklardan yararlanmada ve bunları kullanmada tam bir eşitlik sağlanmıştır.

Laik hukuka geçiş, ulusal bağımsızlığın vazgeçilmez koşuludur. Mahmut Esat laik sistemin en büyük savunucularından biridir. Ona göre, dinlerin hükümleri, esasları değişmez. Oysa dünya işleri her gün her an değişmektedir.
Yel değirmeni gibi dönen yaşamı, değişmeyen din kurallarına bağlamak, nasıl olanaklı olabilir? Sonra dinin esaslarını herkes aynı biçimde anlamaz. Dinin dünya işlerine karıştırıldığı yerlerde, devlet başkanları din şöyle diyor, böyle emrediyor diye halkı diledikleri gibi yönlendirirler ve dini bir baskı öğesi gibi kullanırlar. Mahmut Esat diyor ki:
“Türkiye inkılap yaptı, hamle yaptı. Dini manevi sahaya, gerçek sahasına çekti. Laik olmaksızın bizim için milli bir siyaset izlemek mümkün değildir. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes istediği dinde kalabilir. Burada vicdan hürriyeti her memleketten daha fazladır ve mutlaktır.”
İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda, Türkiye’nin çağdaş bir ülke haline gelmesinde harcı olan bu büyük insanın, bugün de geçerli olan dünya görüşü budur. Böyle bir dünya görüşü, acaba geriye mi dönüktür?
Mahmut Esat, Kemalizm’i sistemleştiren ve onun dayandığı temel ilkeleri derli toplu açıklayan düşün adamıdır. Türk devrimi tarih derslerinde yıllarca Kemalizm’i anlattı ve yorumladı. Son olarak Atatürk İhtilali’ni yazdı. Mahmut Esat XX. yüzyıl dünya siyasetine ve ekonomisine egemen olan akımları da derinlemesine inceledi. Ona göre XVIII. Yüzyılın verimi olan liberalizm, yorgun ve ihtiyardır. İsmi var cismi yok bir anka kuşudur. Faşist sistemin en büyük hastalığı papaya, krala, orduya fazla dayanmasıdır. Bir çeşit sıkıyönetimdir.
Onun emperyalist niteliğinden ötürü çökeceğini söyler. Nazizmi daha doğrusu, nasyonal sosyalizmi de Hitler diktatoryası olarak gören Mahmut Esat, onun içeride ırkçı, dışarıda emperyalist bir politika izlemesini eleştirmektedir. Komünizm ise gerilemektedir. Sakat yanı bireysel girişimi kabul etmemesidir. O da çökecektir. 1930’lu yıllarda dile getirilen bu görüşler, şüphesiz yüksek bir öngörünün eseridir.
Mahmut Esat Bozkurt’u ölümünün 63. Yıldönümünde (21 Aralık 1943) bir kez daha minnet ve saygıyla anıyoruz.

Prof. Dr. Zeki Arıkan
Mahmut Esat Bozkurt’u Anarken
Cumhuriyet Gazetesi – 21.12.2006

Önceki yazı
Mahmut Esat Bozkurt’un Tabutunun Arkasından Giderken
Sonraki yazı
5 İkinci Teşrin (Kasım) ve Mahmut Esat Bozkurt
Menü