Mahmut Esat Kim? Osman Şirin Kim?

Nazlı Ilıcak, “Mahmut Esat Bozkurt, <out >, Osman Şirin <in> diyor. Merhum Mahmut Esat’ın “vesayetçi, tepeden inme laiklik anlayışı, 1920’lerde kalmış” … Buna karşın da Yargıtay’ın, “Laiklik zorla korunmaz “ diye laiklere saldırıp irticayı savunan bir yazarı aklayan kararının başını çeken Yargıtay Başkan Vekili Osman Şirin’in “uygarlık” dönemi açılmış! Sayın Şirin; “Mahmut Esat Bozkurt dönemi kapandı… 1926’da başlayan ve kendi devrine bir hukukçu olarak adını vermiş olan Mahmut Esat Bozkurt, bütünlüğüyle 79 yıl boyunca hükümranlığını sürdürdü bu ülkede. Şimdi yeni bir dönem, uygar dünyaya açılım adı altında başlıyor” demiş!
Nazlı kadına göre “in”, yani “muteber” olan bu Osman Şirin kim? Hasbel kader bugünkü mevkiine gelmiş ve laiklere hakaret etmiş bir irtica savunucusunu, Yargıtay davasında bir oy farkla aklayanların başını çeken, laikliği laikleri irtica konusunda savunmasız hale getirenlerin başı!
YA MAHMUT ESAT?
Mustafa Kemal bu başarısından dolayı vermiş… Efsane bir hukuk otoritesi…Hakkında yazılmış onlarla eser var! İki ciltlik “Atatürk İhtilal” eseri devrimlerin tarihini ve felsefesini ortaya koyan muazzam bir eser. Mustafa Kemal bu başarısından dolayı vermiş… Efsane bir hukuk otoritesi…Hakkında yazılmış onlarla eser var! İki ciltlik “Atatürk İhtilal” eseri devrimlerin tarihini ve felsefesini ortaya koyan muazzam bir eser.
Ama gene o kadına göre. “out” yani demode, çağdışı olan Mahmut Esat kim? Rahmetli Mahmut Esat Bozkurt, “Atatürk İhtilali”nin baş mimarlarından, adı Lotus- Bozkurt davasındaki başarılı savunmasıyla dünya hukuk literatürüne geçmiş, “ Bozkurt” soyadını da Mustafa Kemal bu başarısından dolayı vermiş… Efsane bir hukuk otoritesi…Hakkında yazılmış onlarla eser var! İki ciltlik “Atatürk İhtilal” eseri devrimlerin tarihini ve felsefesini ortaya koyan muazzam bir eser. Cumhuriyetin başlıca temel kanunları; Türk Ceza Kanunu, Medeni Kanun, Ticaret Kanunu, İcra ve İflas Kanunu, Vatandaşlık kanunu ve bu kanunların başlı başına hukuk şahaserleri olan gerekçeleri vs. onun eserleri… Bozkurt, Mustafa Kemal’in devrimlerinin bilimsel hukuki tezini ortaya koyduğu ve savunduğu için hep hatırlanacak ve saygıyla anılacak… Ya Osman Şirin?
Mahmut Esat Bozkurt 1943’te son yazısını, zamanın Yeni Sabah gazetesinde yazarken vefat etmişti. Ölümü üzerine Yusuf Ziya Ortaç şöyle yazmıştı: “İsviçre dağlarından Anadolu dağlarına silah omuzda koşan hukuk doktoru, serdengeçti Mahmut Esat Bozkurt, vatan hudutlarından, fikir hudutlarına kadar her cephede dövüşe dövüşe en sonunda kalem elinde Allahına kavuştu. Bir yanardağı torağa veriyoruz.”
Merhum Mahmut Esat Bozkurt, babamın çok sevdiği “devrim silah arkadaşıydı.” Şimdi babasının adını, eserlerini muhafaza etmek ve yaşatmakta örnek çaba gösteren kızı, sevgili Gün Tekand Bozkurt, benim gençlik arkadaşım, can dostum. Ben bu “yanardağı” ikamet ettiği Büyük Ada’da genç bir öğrenciyken tanımış, elini öpmüştüm. Ne yazık ki yaşım müsait olmadığı için fazla irşat olamamışım. Ama bugün “Atatürk İhtilali” eseri başucu kitabım, Atatürk devrimleri konusunda en önemli referans kitabım.
YENİ BİR İŞARET
Bu olay da daha önce yazdığım gibi, kökten dincilik “çiçeğinin” gözlerimiz önünde, fakat nasıl pervasızca büyüdüğünü ve “Atatürk İhtilalinin” Laik Cumhuriyetin, nasıl “yakın ve açık tehlike” karşısında bulunduğunu gösteriyor!
Kanunları, zamanla ,gelişme ve ihtiyaçlara göre, tabii ki değişmeleri, değiştirilmeleri gerekir. Ancak Osman Şirin’in şu sözlerini irdelemek lazım: “Bir dönem kapandı” demekle, laiklik döneminin, Atatürk döneminin artık kapandığının ve şeriat döneminin açılacağının işaretini mi veriyor? Yargıtay’ın en başına kadar yükselmiş olan ve Atatürk döneminde yetişmiş bir hukukçuyu tenzih etmek isterim böyle bir emelden! Ancak, Şirin, Mahmut Esat Bozkurt gibi büyük bir Türk hukukçusunu “devri kapanmış” sıradan biri olarak tanımlıyor, saygısızlık yapıyor.”79 yıl hükümranlığını sürdürdü” demekle, “tepeden inmeci” ve “jakoben” olduğunu ima ediyor ve sanki onun dönemi-Atatürk dönemi- karanlık bir dönemmiş de “uygarlık dönemi şimdi başlıyor” demekle de tüm Atatürkçülüğe tarizde bulunuyor!
Nazlı “kadın”da bu “dibek dövücünün hınk deyicisi”. Mahmut Esat Bozkurt’un 1926’da Medeni Kanun layihasında yer alan görüşlerini eleştiriyor. Bozkurt’un 1926’daki özellikle “dinin yalnız vicdanla ilgili olması gerektiği” ve “dinin vicdanlarda kaldıkça saygın ve temiz olduğu” ve kanunların amacının, siyasal, toplumsal, ulusal birliği, her neye mal olursa olsun güvence altına almak olduğu” iddiasının artık geçersiz olacağını ve Yargıtay’ın son kararındaki “Laiklik zorla korunamaz” gerekçesinin bu anlayışı kadük kıldığını söylüyor.
Daha önce yazdığım ve Kemal Yavuz Paşa’nın da belirttiği gibi, bütün bunlar “münferit” olaylar değil. İktidarın Türkiye’yi kendi emellerine göre değiştirmek, emellerini yabancıların amaçlarıyla birleştirmek gayelerinin icapları! Bir yerde “Bunlara, yeter uzunlukta sicim verirseniz, sonunda kendilerini asarlar” demek de var. “Tecavüze uğrayınca, arkana yaslan keyfine bak” diyenler de olabilir! Ancak, İran Paşasının ikaz ettiği gibi, irtica çiçeği böyle gözümüzün önünde büyürken bunu fark etmemek daha büyük olasılık. Fark ettiğimiz zaman çok geç olabilir.
Ben, her şeye rağmen mürtecilerin laiklik karşıtlarının fazla umutlanmamalarını tavsiye ederim; her kesimde Atatürkçüler, bu oyunun, “çiçeğin” büyüdüğünün farkına varmaya başlamışlardır.

Aydınlık Dergisi Forum s.19, 20 Şubat 2005

Önceki yazı
Bir Anayasa Tartışması Bir Uygar Cesaret Örneği ve Atatürk’ün Tarihsel Hoşgörgüsü
Sonraki yazı
Hırsızlar Teslim Olun! -1
Menü