Mahmut Esat İçin Ne Dediler…

TÜRK Medeni Kanununu’nun mimarı, Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşı Mahmut Esat Bozkurt’un (ölümü 1943) memleketi Aydın Kuşadası ilçesinde heykeli dikilip bir dizi etkinlikle anıldı önceki gün…
Kuşadası’nda Bozkurt’un bir ‘büstü’ vardı; ancak ailesi onu beğenmiyordu.
CHP eski milletvekili Kemal Anadol’un projesiyle bu konuda bir panel düzenlendi; heykeltraş Ferit Özşen’e sipariş verildi. Harcamaları, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Öznur Çercioğlu üstelendi. Heykel, Kuşadası Aydınlanma Parkına kalabalık bir davetlinin katılımıyla dikildi.

KONUŞMALAR…
Etkinlikler çerçevesinde ÇYDD Genel Başkanı Aysel Çelikel ‘Medeni Kanun’, Eski Büyükelçi Prof.Dr. Hüseyi Pazarcı ‘Bozkurt-Lotus Davası’, Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Hakkı Uyar ise ‘Mahmut Esat Bozkurt’un Siyasal Kimliği’ konusunda konuşmacı olarak yer aldı.
Moderatörlüğünü Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Şaduman Halıcı’nın yaptı. Halıcı’nın, Bozkurt üzerine geniş çalışmaları var. Bunların bir bölümü Kaynak yayınları arasında yakında çıkacak.
CHP’li Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, CHP’li Efeler Belediye Başkanı Mesut Özakçam, CHP’li Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı, Bozkurt’un aynı ismi taşıyan torunu Mahmut Esat Bozkurt, torunu Gül Güner ile kalabalık bir vatandaş topluluğu izledi.

Panelin açılışında Aydın Büyükşehir ve Kuşadası Belediye başkanları birer konuşma yaptı. Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı, günümüz koşullarının bu tür toplantıların daha fazla yapılması gerektiğini gösterdiğini söyledi. Kayalı, “Mustafa Kemal Atatürk’lerMahmut Esat Bozkurt’lar yıkılmış, bitmiş bir imparatorluğun küllerinden Türkiye Cumhuriyeti gibi bir ülkeyi kurmak için yola çıktıkları zaman durum bugünkünden daha kötü değildi. Mustafa Kemal Atatürk’ler Mahmut Esat Bozkurt’lar ülkeyi çok daha zor şartlarda kurdular. Onlardan örnek almalıyız, üzerimizdeki yılgınlığı, bıkkınlığı bir tarafa bırakıp ülkemize sahip çıkmalıyız. Bakın seçimlere çok kısa bir süre kaldı, iyi çalışıp Cumhuriyetimize sahip çıkalım, Mahmut Esat Bozkurt gibi değerlere sahip çıkalım”dedi.

“KANUN BİREYİ KUL OLMAKTAN ÇIKARDI”
Özlem Çerçioğlu da konuşmasında “Türk Kadınını özgürlüğe kavuşturan Medeni Kanunun yıldönümünde düzenlediğimiz bu anlamlı etkinlikte, yüreklerimizi sıkıştıran ve ulusumuzu derinden yaralayan Özgecan Aslan olayına değinmeyi zorunlu görüyorum. Vahşice katledilen Özgecan, son yıllarda artan kadın cinayetleri zincirinin son halkasıdır. Medeni Kanun’un ruhuna sadık kalmadıkça, bu tür olayların önü alınmayacaktır” dedi.
Başkan Çerçioğlu, “İnsanımızı ümmet, cemaat topluluğundan uluslaşmaya götüren süreç içinde önemli aşama olarak gördüğümüz Medeni Kanun, günümüzde ayrı bir anlam taşımaktadır. 89 yıl sonra ne kadar önemli ve değerli olduğunu kanıtlamaktadır. Bu yasa ile bu topraklarda yaşayan bireyler, kul olmaktan çıkmış, özgür yurttaşlara dönüşmüştür. Bir Türk kadını, bir anne olarak bu yasa ile nasıl özgürleştiğimizin, nasıl eşit yurttaş haline gelişimizin bilinciyle, büyük Atatürk’e ve yasanın mimarı Mahmut Esat Bozkurt’a tüm içtenliğimle sevgi, saygı duygularımı ifade etmek istiyorum. Onlar ve onların eserleri, Medeni Kanun olmasaydı. Türk kadınının bugünkü kazanımlarını hayal bile edemeyecektik” diye konuştu.

PROF. ÇELİKEL NE DEDİ
Aynı adı taşıyan torunu Mahmut Esat Bozkurt’tan (dün köşemizde yer aldı) sonra ÇYDD Başkanı Aysel Çelikel söz aldı ve Türk Medeni Kanunu’nun uygulamaya konulmasının 89. Yılı anısına yasanın hazırlanışı ve içeriği ile ilgili bir konuşma yaptı. Mahmut Esat Bozkurt, Adalet Bakanı olmadan önce oluşturulan yasa hazırlama komisyonlarının Atatürk’ün istediği çağdaş ve laik yasaları hazırlayamadığına işaret etti. Çelikel, “Annem Atatürk keşke daha önce doğsaydı derdi. Mirasta, erkekler 1, kızlar 1/2 hisse alabiliyordu” dedikten sonra
Bozkurt’un Türk Medeni Yasası’nın mimarı olduğunu vurgularken, özellikle onun tarafından kaleme alınan gerekçenin önemini açıkladı. Gerekçe’de din kurallarının değişmezliğine karşın toplum kurallarının sürekli değiştiği, dolayısıyla değişmez nitelikteki din kuralları ile sürekli değişen toplumların idare edilemeyeceğini vurgulayarak laikliğin en güzel tanımını yapmış olduğunu belirtti. Çelikel, Medeni Yasa’nın iki önemli geçişi sağladığını vurguladı. İlki Türk toplumunun ‘teb’a’dan ‘vatandaşlık’a geçmesi idi. ikincisi ise Devletin teokratik devlet olmaktan çıkarılıp laik devlet niteliğini kazanması idi. Medeni Yasa’nın ayrıca yeni bir kadın ve yeni bir aile modeli yarattığını ve bu modelin çağdaşları ile eşdeğer nitelikler taşıdığını belirten Çelikel, siyasal iktidara da göndermelerde bulundu. Bu çerçevede Medeni Yasa’nın egemenliğin kayıtsız şartsız ulusta olduğu ilkesine dolayısı ile demokratik temele dayandırıldığını vurgularken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu demokratik ilkeyi yadsıyıp “Egemelik kayıtsız şartsız Allahındır” söylemini kullanmasını eleştirdi. Yine Sayın Cumhurbaşkanı’nın “kadın ile erkek eşit değildir, olamaz” söylemini doğru bulmadığını, kuşkusuz cinsler arasında biyolojik kimi farklar bulunsa da eşitliğin hukuk önünde, yasalar önünde eşitlik olduğunu burada cins ayırımı olamayacağını vurguladı. Aysel Çelikel, Medeni Yasa’nın akılcı, zayıfı koruyan, değiştirilebilme özelliği bulunan, marjinal görüşlerden kaçınan hükümleri ile demokratik ve zamanına göre son derece çağdaş bir yasa olduğunu vurgulayarak sözlerini tamamladı.

BOZKURT-LOTÜS DAVASI
Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı konuşmasında Mahmut Esat’ın kazandığı Bozkurt-Lotüs Davası’nı ele aldı. Konuşmasına davayı tanımlayarak başladı. 2 Ağustos 1926’da Bozkurt adlı Türk kuru yük gemisinin Fransız bandıralı Lotüs gemisi ile Midilli açıklarındaki Sığrı limanın önünde çarpışmasından kaynaklanan bir deniz kazası olduğunu belirtti. Kazada Bozkurt’un 18 mürettebatından 8’inin yaşamını yitirdiğini, sağ kalanları alarak İstanbul limanına gelen Lotüs hakkında kaza sırasında yakınlarını kaybedenlerin savcılığa yaptığı başvuru üzerine inceleme başlatıldığını, Lotus’u idare etmekte olan mülazım Jan Desmons ile Bozkurt’un süvarisi Hasan Kaptan’ın yapılan sorgulamanın ardından tutuklandığını söyledi. Ancak Desmons’un tutuklanmasının Fransa’da büyük tepki doğurduğunu belirtti. Fransa Hükümeti çarpışma Türk karasuları dışında olduğu için Türkiye’nin yargılama yetkisi olmadığını iddia etmiş ve konuyu Uluslararası Sürekli Adalet Divanı’na götürmek istemişti. Bu istek Türk Hükümeti’ne iletildiğinde Divan’a gidilmesinden yana tavır alan Mahmut Esat, Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa’ya şu açıklamayı yapmıştı:
“La Haye Adalet Divanı’na gidelim, kimin haklı olduğu orada belli olsun. Ben haklılığımıza inanıyorum. Müsaade ederseniz davamızı ben savunayım. Kaybedersem yurduma bir daha dönmem. Fakat kazanacağız! Hem Adalet Divanı önüne gitmeden Fransızların dediğini yapacak olursak Fransız devletinin gözdağı karşısında boyun eğmiş olacağız. Bu da onlara diğer sorunlarda aynı gözdağını ileri sürmek yürekliliğini verecektir. Halbuki Lahay Divanı’na gidersek davayı kaybetsek dahi şeref ve haysiyetimiz zedelenmez. Çünkü, uluslararası bir mahkemenin hükmüne uymak şerefsizlik değil, tersine büyük şereftir.”

MAHMUT ESAT SAVUNDU
Hüseyin Pazarcı bu sözler üzerine Bozkurt-Lotüs davasının Lahey Uluslararası Sürekli Adalet Divanı’na götürülmesinin ve davada Türkiye’yi Mahmut Esat’ın savunmasının kararlaştırıldığını belirtti. Davanın Divan’da görüşülebilmesi için her iki tarafın ortaklaşa olarak “biz mahkemenin yetkisini kabul ediyoruz”, “Sorunumuz şudur, çöz” diyerek uyuşma sağlaması, bunun için de bir tahkimname hazırlanması gerektiğine işaret etti. Taraflar bu tahkimnameyi hazırladıktan sonra da davanın görüşülmesi sürecinin başladığını ifade etti. Mahmut Esat’ın yaptığı güçlü savunma ile davanın Türkiye tarafından 7 Eylül 1927’de bir oy farkla kazanıldığını belirtti. Davanın ilk evrensel nitelikli bir dava olmasının yanı sıra Türkiye’nin kazandığı ilk uluslararası dava olduğuna da işaret eden Pazarcı, bu davanın , uluslararası hukuk için de örnek bir olay olduğunu, b olaydan sonra, uluslararası sözleşmelerde açıkça hüküm altına alınmayan ya da uluslararası hukuk kuralı bulunmayan konularda; “Uluslararası Hukukda, devletlerin yargı yetkisini açıkça sınırlayan bir kural olmayan konularda devletler yargı yetkisine sahip olduklarını ileri sürebilirler” görüşünün geçerli olduğunu belirterek sözlerine son verdi.
Bu arada Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünden

BU DAVA KAZANILMASAYDI…
Anadolu Üniversitesi’nden Doç. Dr. Şaduman Halıcı “Hocam eğer davayı kazanamasaydık ne olurdu?” sorusunu yöneltti. Pazarcı bu soruyu Lozan Antlaşması’nda birbir güçlükle kaldırılan kapitülasyonların yeniden canlandırılmış, dolayısıyla Lozan’ın en büyük kazanımlarından birinin hükümsüz bırakılmış olacağını söyleyerek yanıtladı. Davanın ve Mahmut Esat’ın savunmasının bu nedenle çok önemli olduğunu belirtti.

İŞÇİLERİN SENDİKALAŞMASI
İzmir’den Prof. Dr. Hakkı Uyar’ın, çalışanların örgütlenmesi ve sendikalaşması konusunda çalışmaları bulunduğuna dikkat çekti., “1924 Anayasası hazırlanırken, Cumhurmbaşkanının Meclis’i fesetme yetkisinin getirilmesine karşı çıktığını” hatırlatırken şöyle konuştu:
“Karşı çıkışı Atatürk’e karşı olduğundan değil, Atatürk’ten sonra gelecek Cumhurbaşkanlarının görei kötüye kullanma endişesidir.”

MAHMUT ESAT’ BOZKURT’UN SECERESİ
Doç. Dr. Halcı’nın çalışmalarına göre, aile, Moralı Hacı Mahmutzâdeler olarak biliniyor. Mora’dan göç etmişler. Selçuk’ta Efes harabeleri yanında ve Menderes boyunda II. Mahmut tarafından kendilerine bir fermanla, tımar olarak verilen Arvalya (Atatürk Eroğlu adını veriyor) adlı çiftliğe yerleştiler. Çiftlik; Selçuk’tan başlayarak sol tarafta Çamlık’a, sağ tarafta ise Pamucak’a kadar uzanan oldukça geniş bir arazi üzerinde kurulmuştu. Mahmut Esat’ın babası, Hacı Mahmutzâde Hasan Bey 1860 yılında doğmuştu. Çiftliğindeki ziraat işleri yanında ticaretle de uğraşan Hasan Bey’in Kuşadası içinde helvahaneleri bulunuyordu. II. Meşrutiyetin ilânının ertesinde Kuşadası’nda belediye başkanlığı yapan Hasan Bey, 1914 yılında da İzmir Vilayeti Meclis-i Umumi üyesi olarak Kuşadası’nı temsil etmiştir. İttihat ve Terakki üyesi olan Hasan Bey, 18 Temmuz 1914’te kurulan Millî Aydın Bankası’nın da kurucuları arasındadır. Mahmut Esat’ın Annesi Mekkiye Hanım ise Alaşehir’in Koçaklar Köyün’den Hatipoğulları sülalesinden Hoca Şakir Efendi’nin kızıdır.
Hasan Bey ile Mekkiye Hanım’ın ikinci çocukları olan Hacı Mahmutzade Mahmut Esat Bey, 1308 (1892) yılında Kuşadası’nda doğmuştur. Eşi Feheda Hanım’dır. Üç çocukları olmuştur: Gün, Ay, Yüksel… Gün Hanımın 3 kızı 1 oğlu var. İlk evliliğinden olan Gül Güner Akdoğan DEÜ’de Prof. …Nur Akgerman Beymen’in müdürü idi. İkinci evliliğinden yani Dr. Selahattin Tekant’tan olan ikizlerden oğlu Yaman Tekant Cerrahpaşa’da tıp profesörü. Kızı Günsel Tekant hiç evlenmemiş.
Mahmut Esat’ın ikinci kızı Ay Hanım evlenip boşanmış. Bir oğlu olmuş; Aydan… Aydan genç yaşta bir trafik kazasında yaşamını yitirmiş.

Mahmut Esat’ın tek Oğlu Yüksel de evde düşmüş, bir iki gün sonra da beyin kanamasından (?) vefat etmiş. 1927 doğumlu ve 21 Mayıs 1959’da vefat etmiş. Yüksel’in bir oğlu var onun da adı Mahmut Esat.

NOT: (Kaynak olarak: Şaduman Halıcı, Yeni Türkiye Devleti’nin Yapılanmasında Mahmut Esat Bozkurt, 1892-1943, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2004’ü gösterebilirsiniz.)
Bu arada Şaduman Halıcı Hanımın yoğun bir emekle hazırladığı Mahmut Esat Bozkurt külliyatını Kaynak Yayınları tarafından yayımına hazırlanıldığı belirtildi. Bugüne kadar Mahmut Esat’ın Atatürk İhtilali’nin dışında Toplu Eserleri’nin 2 cildini yayımlandı; 3 cildi önümüzdeki günlerde piyasaya çıkacak.
Mahmut Esat Bozkurt’u anlamak
Atatürk’ten sonra ikinci düşünce kaynağı.
KUŞADASI’nda dün anlamlı bir tören vardı. Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 89. yıldönümünde, bu yasanın hazırlanmasında büyük emeği olan Mahmut Esat Bozkurt ölümünün 72. yıldönümünde bir panelle anıldı; 2.2 metre boyundaki bronz heykeli açıldı.
Kuşadası Korumar Oteli’ndeki panelin konuşmacıları; aile adına torunu Mahmut Esat Bozkurt, Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çercioğlu, Doç. Dr. Şaduman Halıcı (Anadolu Üniversitesi), Prof. Dr. Aysel Çelikel (ÇYDD Genel Başkanı), Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı, (eski milletvekili ve büyükelçi) ve Doç. Dr. Hakkı Uyar (Dokuz Eylül Üniversitesi) Türk Medeni Kanunu ile ilgili dikkat çekici yorumlar yaptılar. Çercioğlu, Bozkurt’tan ‘hemşerim’ diye söz ederken “Türk kadınının kazanımları o zaman hayal bile edilemezdi” dedi. Aydın Efeler ilçesinin Egemenlik Bulvarı’nda yeni düzenlemesi yapılan 2 dönümlük parka bugün törenle Özgecan Aslan’ın adının verileceğini söyledi.
Doç. Dr. Şaduman Halıcı, ‘devrimci hukuk’çu Mahmut Esat Bozkurt’un “TBMM’ye katıldığı ilk günden (1920) itibaren yeni devletin bağımsızlıkçı tutumundan ödün vermediğini, Türkiye’de kişi ve sınıf egemenliğinin değil, gücünü Türkiyeli üreticinin ekonomik ve toplumsal çıkarlarından alacak halk egemenliğinin, halk saltanatının kurulması tezini savunmuştur” diye konuştu.
Mahmut Esat Bozkurt’un aynı adı taşıyan torunu, herkesi Türk Medeni Kanunu’nu bir kez daha okumaya davet ederken, “Geçmişteki yanlışlara dönüş arzularının uluslararası felakete nasıl neden olacağını anlamak için Mahmut Esat’a kulak vermeliyiz” dedi. Günümüzde Bozkurt’un bazı çevrelerce eleştirilerek saldırı ve hakarete, hatta hayasızca iftiralara uğradığını belirtikten sonra şöyle dedi:
“Neden? Çünkü o, yaşının ilerleyen yıllarında dönekleşmeden, davasına ihanet etmeden, bildiğini, inandığını yaşamının en son anına dek başı dik olarak ifade etmiştir de ondan… Bozkurt’a yönelik saldırılar hep şeriatçı çevrelerden gelirdi ama son yıllarda onlara solcu dönekler de katılmışlardır, neden? Çünkü onlar, Avrupa Parlamentosu’nun yayımladığı Türkiye raporunda, ‘Kemalizm’in AB’ye üyelik yolunda köstek oluşturduğu’ ve AB Elçisi Karen Fogg’un ‘Kemalizm’in üstesinden gelinmelidir’ talimatına uygun hareket etmektedirler de ondan.”

İKİNCİ DÜŞÜNCE KAYNAĞI
“Yüce Önder Atatürk’e doğrudan dil uzatmaya cesaret edemeyen bu çevreler, onun şahsında Mahmut Esat’ı hedef tahtası haline getirmişlerdir. Bu durumu Sayın Özdemir İnce bir köşe yazısında şu cümleleriyle açıklamıştı: “Türlü nedenlerle yeminli Cumhuriyet düşmanı olduklarını bildiğim bu insanlar, neden ona saldırıyorlardı?… Saldırıyorlardı; çünkü Cumhuriyet’in Mustafa Kemal’den sonra en büyük ikinci düşünce kaynağı; fikir babası ve uygulayıcısıydı. Çomarlar işte bu nedenle saldırıyorlardı Mahmut Esat Bozkurt’a…”
Prof. Dr. Aysel Çelikel, Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı ve Doç. Dr. Hakkı Uyar’ın konuşmalarına yarın devam edeceğiz.

Yalçın Bayer / Hürriyet / 19.02.2015

Önceki yazı
Mahmut Esat Bozkurt’un Cumhuriyeti
Sonraki yazı
Torunu ile Sözcü Gazetesi’nde Yayınanan Röportaj
Menü