Torunu ile Sözcü Gazetesi’nde Yayınanan Röportaj

Soru 2: Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’u farklı bir yönüyle anlatın desek, neler söylerdiniz?

Cumhuriyetimizin kuruluşunda; Cumhuriyet Devrimleri’nin gerçekleştirilmesinde ve uygulanmasında, Mahmut Esat Bozkurt, Mustafa Kemal Paşa’nın en yakınındaki isimlerden biridir. yaratıcı ve uygulayıcı bir beyindir. Mahmut Esat Bozkurt’u tam anlamıyla tanımadan ve ondan esinlenmeden kimse gerçekten cumhuriyetçi, halkçı ve devrimci olamaz… olamadı da zaten!
Dedem Mahmut Esat Bozkurt’un beni en derinden etkileyen yönü; onun sadece bir fikir insanı olmakla kalmayıp aynı zamanda bir eylem insanı da olmasıdır. Varlığını Türk Milletine adamış ateşli bir devrimci ve vatansever bir devlet adamıdır. Yaşadığı dönem itibariyle, vatanın hangi cephesinde mücadele edilmesi gerekiyorsa hep en ön saflarda yer almıştır. İsviçre’de gördüğü doktora eğitimini tamamlar tamamlamaz, işgal altında bulunan vatanını müdafa etmek için; bir İtalyan gemisine kaçak olarak binmiş, memleketi Kuşadası ve çevresinde kuvay-i milliye saflarına katılmıştır. İstiklal mücadelemiz için, kızanlarıyla, zeybekleriyle, tüfeği omzunda dağlara çıkmış, vatanının müdafasına öncülük etmiş bir efedir aynı zamanda Mahmut Esat Bozkurt. Tüm bunlarla yetinemeyip çağının çok ötesinde olan fikirleriyle, yeni Türk Devletinin hemen hemen her alanda yapılanmasına öncülük etmiş, Türk devriminin ve Kemalist ideolojinin en önemli teorisyenlerinden birisi olmuştur.
Mahmut Esat, Cumhuriyetin kuruluşunda gösterdiği büyük çabaların yanı sıra; yeni Türkiye’nin adlî yapılanmasında da çok önemli rol oynamıştır. Halkın gereksinimlerini karşılamayan yeniliklerin; irticayı canlandıracağına dikkat çekerek, yasalarda radikal değişikliklerin yapılmasını kaynağını din­den değil, halkın gereksinimlerinden alan yasaların yapılmasını öngörmüştür.
Karakteri demokrasi olan Türk İhtilali’ni demokratik yasalarla pekiştirmeye özen gösterdi. Bu bağlamda o’nun Türk Hakimleri ve Türk Savcılarına verdiği mesajı burada yenilemek isterim:
“Türk Hakimleri ,
Sizler Türk inkılabının demir eli ile kurulan yeni medeniyetin kıskanç bekçileri olmak mecburiyetindesiniz.. vazife ve mecburiyetiniz mazinin dirilmesine yeniliğin ıstırap çekmesine zaman ve imkan vermeyecektir… “
“Cumhuriyet Savcıları,
Meriç kıyılarında çalışan türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da,bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak haksızlıktan hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafaka bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz….”

Günümüzde Mahmut Esat Bozkurt, bazı çevrelerce eleştiriliyor, saldırı ve hakarete, hatta hayasızca iftiralara uğruyor. …. Neden?….. Çünkü o, ….yaşının ilerleyen yıllarında dönekleşmeden,….davasına ihanet etmeden, …. bildiğini, inandığını yaşamının en son anına dek başı dik olarak ifade etmiştir de ondan……
Mahmut Esat Bozkurt’a yönelik saldırılar hep şeriatçı çevrelerden gelirdi…….. ama son yıllarda onlara solcu dönekler ve sözde aydınlarda katılmışlardır. ….Neden?
Çünkü onlar, Avrupa Parlamentosu’nun yayımladığı Türkiye raporunda,…. “Kemalizm’in AB’ye üyelik yolunda köstek oluşturduğu” ve Dönemin AB elçisi Karen Fogg’un “Kemalizm’in üstesinden gelinmelidir” ….talimatına uygun hareket etmektedirler de ondan….
Yüce önder Atatürk’e doğrudan dil uzatmaya cesaret edemeyen tüm bu çevreler, O’nun şahsında…. Mahmut Esat’ı hedef tahtası haline getirmişlerdir çünkü burada esas hedef Türk Devrimi ve Kemalist ideolojidir.
Cumhuriyete ve Kemalizme sahip çıkanlar; Atatürk’ü ve O’nun dava arkadaşlarını unutturmak isteyen unsurlara karşı…. kararlı mücadelelerini sürdürüyorlar… Sürdüreceklerdir.

Soru 1: Size anlatıldığı, büyüklerinizden dinlediğiniz kadarıyla Mahmut Esat Bozkurt nelerden hoşlanır, nelere tepki gösterirdi?

Ben 1948 yılında Dedem Mahmut Esat’ın oğlu Yüksel Bozkurt’un tek oğlu ve büyük torunu olarak dünyaya geldim… 1943 yılında ölen dedemi maalesef göremedim… Ancak Mahmut Esat’ın eşi olan Babaannem Feheda Hanımdan, ve hiçbiri hayatta olmayan halalarımdan ve babamdan dedemle ilgili çok şey öğrendim, bunları elimden geldiğince aktarmaya çalışıyım….

Dedem Mahmut Esat’ın özel merakları arasında avlanmak, ata binmek, çift sürmek, atış talimleri yapmak ve zeybek oynamak vardı. Ankara – Çankaya’da Kılıç Ali Bey’in köşkünde oturdukları zamanlar, bahçede 5-6 tane av köpeği varmış. Ava çıkarken onları da götürürmüş.

Kuşadası’na geldiği zaman, çiftliğinde çift sürer, zeytinlikte atış talimleri yaparmış . Bu anlarda Kuvva-i Milliye’ci arkadaşlarıyla da buluşur, sohbet ederlermiş . Görenler, kırk adımdan, bıçağı, ince tarafından vurduğunu söylerlermiş…

Çok güzel zeybek oynar, Kaval sesini, davul zurnayı severmiş. Başka bir özelliğide, nerede olursa olsunlar, eşini ve çocuklarını İstiklal Marşını duyduğu zaman saygıyla ayağa kalkar ve hepsini kaldırırmış…

Bahçeye ve çiçeklere merakı olup , koyu kırmızı gülleri çok severmiş…

Ailesine çok düşkün olan dedem, eşini (Babaannemi) çok sayar çocuklarını çok severmiş.

Dedem Kardeşleri ile yakın bir ilişki içindeymiş…
Kendi çocuklarından başka, kardeşlerinin çocukları, akraba çocukları ve bütün Türk çocukları onun kıymetlileriydi.

Öğrencilerine çok düşkündü. “Bana bütün dünyayı verseler, karşılığı olarak bir Türk gencinin burnunun kanamasını isteseler, rızamı vermem” dediği zaman, en samimi hislerini ifade etmekteydi. Zaten maddiyata, paraya hiç önem vermezdi.

Öte yandan ; Dedem şakacı bir insanmış. Babaannemi ve Çocuklarını şakalarıyla güldürdüğü gibi, yakın arkadaşı Şükrü Saracoğlu ile de zarif espriler yaparmış .Ev Halkınıi güldüren bu espriler, telefonda olsun, evde olsun, sürüp gidermiş… Bunun yanında, çok merhametli, hassas ve şefkatliymiş.

Bu özelliğini, İzmir’in tanınmış eski avukatlarından Murat Çınar da, tanık olduğu bir olayla şöyle anlatıyordu:
“Birgün Selçuk’ta, Mahmut Esat’ın babasının çiftliğinde dolaşıyorduk. Tanıdığı bir köylü ile karşılaştı. Hal ve hatır sordu. Hava çok soğuktu. Köylünün üstü başı yırtıktı. Zavallı üşüyor, titriyordu.
Mahmut Esat, sırtındaki yakası kürklü paltoyu çıkarıp, o hemşehrisinin sırtına geçirdi. Kendisi paltosuz İzmir’e gelerek, hazır elbisecilerden yirmi liraya bir palto alıp giydi. Köylüye verdiği paltonun bir hatırası da vardı. Bozkurt Lotus davasına gittiği zaman, devlet kendisine harcirah vermişti. Bu paradan yalnız
bu paltoyu, bir de 4-5 ciltlik kitap almıştı. Arta kalan parayı, ”yedim, içtim, kitap, palto aldım, bunlar da arttı” diyerek hazineye iade etmişti”

Son yazılarından biri olan “Kimsesizler” de ve en son yazısı “Yürekler Acısı”nda zaruret içindeki kimseleri ve bakıma muhtaç çocukları ele almıştır. Bizim en eksik yanlarımızdan birisinin, sosyal kurumlarımızın yetersizliği olduğunu söylüyor ve şöyle diyordu: “Türk Milletinin bütün bir tarih boyunca başardığı insanüstü işler gözönünde tutulunca, kimsesizleri koruma işi, bir çocuk oyuncağından başka bir şey değildir. Ve bu, bir çocuk muhakkemesine sığacak kadar kolaydır. Yeter ki buna karar verilsin.”

Dedem Mahmut Esat ; son yazısı olan “Yürekler Acısı”nı bitirdikten az sonra, Yeni Sabah Gazetesindeki odasında, 51 yaşında hayatını kaybetmesine sebep olan beyin kanaması krizini geçirmiş ve oraya çağrılan Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay tarafından ilk müdahale yapılarak, Cağaloğlu Sağlık Yurdu’na kaldırılmışsa da, kurtarılamayarak, bir hafta sonra hayata veda etmişti. Bu son yazısı, ne yazık ki onun ölüm haberi ile birlikte yayımlanmıştır.

Soru 3: Mahmut Esat Bozkurt ile ilgili bilinmeyen bir bilgiyi bizimle paylaşır mısınız ?

Mahmut Esat Bozkurt, varlıklı bir ailenin çocuğuydu… Ailenin İzmir ve Kuşadası’ndaki çok değerli mülkleri, 15 Mayıs 1919 da başlayan Yunan işgalinde yağma edilerek yakılıp yıkılmıştı.
Devlet, Kurtuluş sonrası işgalci düşmanın talanını, yıkımını kalem kalem tespit ettirir. Hazinede para yoktur, bütçe uygun değildir ama devlet bu zararın giderilmesi gerektiğini düşünmektedir.
Yurttaşların maddi zararını gösteren ” Harikzede Mazbatası” düzenlenir. İleriye yönelik vade konulmuştur. Vadesi gelip ibraz edildiğinde devlet kuruşuna kadar ödeyecektir.
Mahmut Esat Bey’in bu kapsamda tespit edilen zararı 50.000 TL gibi ciddi bir rakam tutmuştur. Büyük bir servet demektir.
Adalet Bakanı Bozkurt, vadesi geldiğinde bu mazbatayı ibraz etmez. Kendi alacağını sümen altı etmiş, zaman aşımına uğratmıştır. Bu belgeyi üzerinde Atatürk’ün imzası olduğu için hatıra olarak saklamıştır.
Anasının ak sütü gibi helal parayı devletten almaya vicdanı elvermemiştir!
Bir de bugün devleti soyanların, haline bakın…. iltimas, rüşvet, haksız kazanç, hileli ihaleler…. almış başını gidiyor !..

Soru 4: : Mahmut Esat Bozkurt’un torunu olmak, üstelik onun ismini taşımak size ne kazandırdı, ne kaybettirdi ?

Şahsım Adına bu büyük Türk Devrimcisinin torunu olarak ben ;
Osmanlı imparatorluğunun 1000 yıllık şer’i hukuk sisteminden bir anda Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş ve laik hukuk sistemine geçişine önderlik etmiş, Mahmut Esat Bozkurt ile…
Bütün yoksunluklara ve yoksulluklara rağmen işgalci ve emperyalist ülkelere karşı hukuken bağımsızlığını kaybetmiş bir vatana, ulusal egemenliğini armağan eden ve Türk Devrimini gerçekleştirerek bin yıl geride kalmış bir ulusu bin yıl ileri taşıyan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile …
Türk devrimine öncülük etmiş daha niceleri ile… son nefesime dek onur ve gurur duyacağım.
Dedemin ifadesi ile; Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler !
Böyle eşsiz bir insanın torunu olmak ve onun ismini taşımak elbette çok büyük bir sorumluluk ve gurur kaynağıdır. Ayrıca geçtiğimiz yıl O’nun Kırmızı-Yeşil Şeritli İstiklal madalyasını ve beratını; büyük torun olarak devletimizin bana vermesi ise bu sorumluluğu bir kat daha arttırmıştır….
Bilindiği üzere Ulu Önder Atatürk dahil, Türkiyede toplam 96 kişiye verilen Kırmızı-Yeşil şeritli İstiklal Madalyası, Hem parlementer olan hem de İstiklal savaşı cephesinde bizzat savaşan kişilere verilmiştir…
Şimdi, dedemin hakettiği bu şerefli madalyayı göğsümde taşımaktan büyük mutluluk ve onur duymaktayım.
Mahmut Esat’ın torunu olmak bunlardan başka daha büyük ne kazandırabilir ki ?
Kaybettirdiği ise hiç bir şey olamaz asla !
Atatürk düşmanlarının nefretinden başka !
Bu ise benim için bir kayıp değil… Aslında bir kazançtır….
Son olarak ; Bir kayıp değil fakat yüreğimde taşıdığım derin bir üzüntüyü sizle paylaşmak isterim. Atalarımızın bizlere mirası olan, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük eseri; Türkiye Cumhuriyetimizi ve onun Devrimlerini, yaşatmakta ve müdafaa etmekte başarısız olduğumuz düşüncesidir.
Cumhuriyetin ilericiliğinden, tek adam rejimine gerileyen ülkemizin bugün yaşadıkları ise bunun en büyük kanıtıdır. Öncelikle bizler kendi özeleştirimizi yapmak durumundayız. Atamızın mirasına sahip çıkamadık fakat yüreğimiz ve tüm umudumuz gelecek nesillerdedir. Kimyası gericilerin elinde yeterince bozulan ülkemizin kurtuluşu ancak ve ancak kuruluştadır. Atalarımızın başlattığı devrim ateşinin sönmeyeceğine olan inancım ile Türk milletinin kuruluşunda da olduğu gibi, kurtuluşunu yine yüreği vatan sevgisiyle yanan bilinçli gençleriyle sağlayacağını umut ediyorum.
Dedem Mahmut Esat Bozkurt’un da dediği gibi : ‘’Hayat kötülüklerde değil, ilerilerde, iyiliklerdedir. Gerilerde ölüm vardır. Bir millet öleceğim diyemez yaşama ve yaşatma ilerilerdedir. Bir milletin yaşama ve yaşatma hakkı vardır. Bir millet yaşayacağım diyebilir.‘’

Önceki yazı
Mahmut Esat İçin Ne Dediler…
Sonraki yazı
Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Kongresi Prof. Dr. Gül Güner Akdoğan’ın Konuşması
Menü