Kuşadası Kaymakamlığı
Mahmut Esat Bozkurt’u 76. Ölüm Tıldönümünde Anma Etkinliği
21 Aralık 2019
DEDEM MAHMUT ESAT BOZKURT
Sayın Kaymakamım, Sayın Kuşadası Ticaret odası yetkilileri, Değerli Konuşmacılar, Değerli Konuklar, Saygıdeğer Kuşadalılar,
Öncelikle Dedem Mahmut Esat Bozkurt’un ölümünün 76 .Yılında bu toplantıyı düzenleyen Kuşadası Atatürkçü Düşünce derneği Başkanı Sevgili Nazan Bozkurt’a ve Değerli Yöneticilerine yürekten teşekkür ediyorum.. Mahmut Esat’ın Ailesini temsilen konuşmacı olarak davet edilmekten duyduğum onur büyüktür.
Bu panelde çok değerli konuşmacılar var. Mahmut Esat’ın tarihe mal olmuş eserleri şüphesiz enine boyuna ele alınacaktır. Ben de öğretim üyesiyim ama tıp fakültesinde..
Bu nedenle kısa konuşmamda, Ailemden dinlediğim bazı çarpıcı noktaları, okuduklarımı, biraz da kendi yorumlarımı katarak dile getirmek istiyorum. Bende iz bırakan birkaç nokta….:
1.Mahmut Esat Bozkurt’u iyi anlamak için öncelikle içinde yetiştiği Aile ortamını bilmek gerekir. Mahmut Esat, 1892 yılında Kuşadası’nın varlıklı bir Ailesinde dünyaya geliyor. Babası Hasan Bey Kuşadası Belediye Başkanlığı, İzmir Meclis Üyeliği yapmış, Arvalya çiftliğinin sahibi. Padişah tarafından Paşalık rütbesi verilen Büyük dedem, çiftliğinde tımar besliyor. Mahmut Esat o dönemde yalnız erkek değil, kız çocuklarını da Avrupa’da eğitime yollayan zihniyette bir Ailenin oğlu. İsviçre’de kendisi hukuk, kız kardeşi de tıp eğitimi yapıyor.
2. Fribourg Üniversitesinde hukuk lisansını ve akabinde doktorasını tamamlıyor. Mahmut Esat, “Osmanlı İmparatorluğunda Kapitülasyonlar Rejimi” başlığı altında doktora tezini İsviçre’de kabul ettirerek, pek çok devletin sömürgesi durumuna düşürülen bir milletin, kendisine ayak bağı olan bu tür bir ekonomik dayatmayı tek taraflı bozabilme hakkı olabileceğini bir Orta Avrupa üniversitesinde hukukçulara, “en yüksek derece” ile kabul ettirmiştir. Böylece, daha sonra Lozan antlaşmasında Türk tezi savunulurken belge olarak kullanılacak olan bu bilimsel eseri Türk milletine armağan etmiştir.
3. Her konuda imrenilecek özelliklere sahip. İsviçre’de refah içinde yaşama olanağı var. Talih ona böylesine cömert davranmışken, o, savaşın patlak vermesi üzerine, direniş hareketine katılmak üzere, ölümü göze alarak, İtalya’dan kalkan bir geminin ambarında saklanıp (arkadaşları Şükrü Saracoğlu ve Kazım Nuri beylerle) Kuşadası’na geliyor.. Mücadele cephesinin Kuşadası bölümünde Kuvayi Milliye’yi kuruyor ve bir yıl dağlarda çarpışıyor. Babasının çiftliğinin olanaklarını mücadelede kullanıyor. Düşman, bu nedenle Ailenin malını mülkünü yağmalıyor, büyük zararlar veriyor. Atatürk, ileride Kuşadası ziyaretinde bu zararı tespit ettikten sonra Mahmut Esat’a zamanın parasıyla bir servet değerinde 50.000 TL’lik “harikzede senedi” veriyor. Ancak Mahmut Esat bunu kullanmayıp, hatıra olarak saklayacak, zaman aşımına uğratacaktır.
4. Dedemi görmek maalesef kısmet olmadı. O genç yaşta, 1943 de vefat etmiş; 1948 de aramızda olan torunu Mahmut Esat Bozkurt, 1950 de ben doğmuşum. Erkek kardeşim Prof. Yaman Tekant da benden on yıl sonra….Ancak, çocukluğumuzda Dedemizin özelliklerini, gerek Aile yaşantısı gerek devlet işleri ile ilgili birkaç değerli anıyı Annemizden ve Anneannemizden dinleme şansımız oldu. Mahmut Esat’ın Aile sevgisi, şakacılığı, çok yönlülüğü ve çalışkanlığı öne çıkan özelliklerinden. Tarih, edebiyat ve müziğe düşkün olduğunu biliyorum. Yahya Kemal Beyatlı, Faruk Nafiz Çamlıbel ve Yusuf Ziya Ortaç gibi pek çok şair ve edebiyatçı arkadaşı imiş. Şiir okumayı çok severmiş ve hatta Yahya Kemal Beyatlı, “Sizden dinlediğim zaman şiirlerimi daha çok beğeniyorum” dermiş. Şiirlerini özellikle de Eşine, Anneannemize mutlaka dinletirmiş. Onun fikirlerine çok önem verirmiş.
Annemden öğrendiğim merakları arasında ata binmek, atış talimi yapmak ve zeybek oynamak varmış. Kuşadası’na geldiğinde zeytinlikte çift sürer, atış talimleri yaparmış. Hatta görenler, kırk adım geriden, bıçağı ince tarafından vurduğunu söylerlermiş. Bir özelliği de nerede olursa olsun, İstiklal marşı okunduğu zaman saygıyla ayağa kalkması ve tüm Aileyi kaldırmasıdır.
5. Dedemin özelliklerinden birisi de çok şakacı olmasıymış. Atatürk’ün Devrimci Adalet bakanı, evde Eşi ve çocuklarıyla şakalaşan, gülen, neşeli bir insanmış. Arkadaşlarıyla da, bilhassa Saracoğlu Şükrü Bey’le devamlı zarif espriler yaparlar ve çocukları güldürürlermiş.. Bunun yanında, Mahmut Esat son derece merhametli, hassas ve alçak gönüllü bir insanmış. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Cumhuriyet gazetesinde çıkan bir yazısında, “Mahmut Esat çocuğun ağlamasına, bir hastanın inlemesine, fakirlik ve zaruretin önümüze serdiği acıklı manzaralara gözleri yaşarmadan bakamaz” diyor..
6. Mahmut Esat, 23 Nisan 1920 de ilk TBMM ye İzmir milletvekili olarak seçilmiş (o zaman Kuşadası İzmir’e bağlıydı) fakat savaşıyor olduğu için birkaç ay katılamamıştır. Bunun dışında, 1943 yılında ölümüne kadar, kesintisiz, 23 yıl İzmir milletvekilliği yapmıştır. Vefatında Başbakan Anneannemi arayarak Dedemin naaşını Ankara Devlet mezarlığına almak istemişse de, Anneannem vasiyeti olduğunu söylemiş ve Selçuk Kuşadası yolu üzerindeki, sabah ziyaret edilen, Aile mezarlığına defnedilmiştir Milli mücadelede savaştığı ve 1. TBMM sine seçildiği için yeşil-kırmızı şeritli istiklal madalyası sahibidir.
7. Dedem, bilindiği gibi, Atatürk’e çok büyük saygı ve ile bağlıydı. Atatürk’ün isteği ile İhtilal’in Hukuk tarihini Türk gençliğine anlatması için, 1934 yılının 8 Mart günü İstanbul Üniversitesi konferans salonunda başladığı inkılap derslerinin ön sözünde şöyle diyordu: “Gazi Mustafa Kemal, Türk Milletinin önünde ilerleyen bir zafer bayrağıdır. Bu bayrak, bugün de, yarın da, öbür gün de, bütün güçlükler üstünde yükselecek ve hep yenecektir”. Atatürk’ün de İzmir İktisat Kongresi, Hukuk devrimi ve Bozkurt-Lotus davasında ve başardığı diğer işlerde Dedeme gösterdiği güven ve destek Onun da Mahmut Esat’a duyduğu sevgi ve itimadın önemli bir göstergesidir.
Sözlerimi Dedemin çok sevgi ve saygı duyduğu savcılara olan sözleri ile bitirmek istiyorum:
“Cumhuriyet Savcıları, Meriç kıyısındaki Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak bir haksızlıktan hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafakalarını bekleyen öksüzlerin göz yaşlarından siz sorumlusunuz”.
Saygılarımla
Prof. Dr. Gül Güner Akdoğan
Mahmut Esat Bozkurt Torunu