Mahmut Esat Bozkurt’un Çiftlik Hayatı

Tarık Ziya Işıtman Mahmut Esat Bozkurt adlı kitabında, Mahmut Esat’ın Çiftlik Hayatı adlı bölümde şöyle diyor: “Ankara’da çok yorulduğu ve uzun süre Kuşadası’na gitmediği zamanlar: <Başım sersem, beni yine sıla sardı, burnumda Kuşadası kokusu tütüyor> derdi. Mahmut Esat çiftliğine geldiği zaman katıksız bir çiftçi halinde gözümüze çarpar; yakalarını açar, ayağına çizme ve kilot pantolon giyer, ağaç budar, çift sürer ve ekseri avlanırdı. Bunlardan sonra oralarda hatırası olan savaş yerlerini gezer ve büyüklerinin mezarlarını ziyaret ederdi. (…)
Onun çiftlik hayatı ile ilgili özellikleri yazmasını oğlu Yüksel’den rica ettim. Yüksel bana aşağıdaki notu verdi. Sadece çiftlik hayatına dayanmamakla beraber bu yazıyı kitaba eklemeyi bir vazife bildim.

Yüksel Bozkurt’un Babasıyla İlgili Anlattıkları
“Mahmut Esat Bozkurt, babası, dedesi ve büyük dedesi gibi toprağına aşık öz bir çiftçiydi. Onun çiftçiliği daima büyük bir alçak gönüllülük içinde geçmiş; dertli ve neşeli zamanlarında Türk köylüsüyle dertleşmeyi kendisi için bir zevk saymıştı. Bir tek kelimeyle Mahmut Esat Bozkurt, Türk köylüsünü, Türk Milletinin efendisi saymıştı. Onun yegane isteği, vatanının bu vefalı unsurlarının her bakımdan haklarının tanınmasıydı. Arada sırada bana: <Bunu görebildiğim için pek mutluyum Yüksel> derdi.

Bir gün incir bahçemizdeki damımızda, kapının önünde oturuyorduk. Eliyle karşımızdaki heybetli bir dağı gösterdi. Sonra gözleri yaşardı. Ve hazin hazin, <İşte Yunanlılar memleketimizi işgal ettiği zaman, Kuşadalı vatanseverlerle bu dağda karargahımızı kurmuştuk. Düşman bütün Selçuk yöresini zaptettiği halde bize yanaşmaya cesaret edememişti.> Babama baktım, gözleri tekrar yaşlanmıştı. Boğuk bir sesle, <Evet, Yüksel!İşte ben o zaman Türk köylüsünün büyük kahramanlığını ve yüksek metanetini anladım. Onlarla ne kadar övünsek azdır>dedi.

Bir gün yaya olarak gezinti yapıyorduk. Kulağımıza uzaktan bir kaval sesi gelmişti. Başını sesin geldiği tarafa çevirerek, <Çal çoban çal, Ertuğrul gibi oğlun ölmedi. Sivas gibi kalen düşmedi> dedi. Ben baba dedim, nedir okuduğun? Pek üzgündü.<Timur, Bayazıt’ın oğlu Ertuğrul’u kazığa çaktığı zaman, O böyle ah etmişti.> Sonra uzun uzun ufukları seyre daldı. Ve < Ah yerde kalmaz Yüksel, Timur da Çin seferine gitti.Sonra artık bir daha oğlu Şahru’yu görmeden öldü> dedi.

Mahmut Esat Bozkurt, saban başında çift sürmeyi, ata binmeyi çok severdi. Ve aynı zamanda büyük bir nişancıydı. Özellikle avcılığa pek önem verirdi. Bazı zamanlar davul ve zurna eşliğinde zeybek oynardı. Mahmut Esat Bozkurt, bütün hayatında fikir adamı olmakla birlikte, ruhunun enginliklerine kadar mızraklı bir zeybekti. Onun bu coşkun efeliği, daha kuvayı milliye zamanlarında Kuşadası ve çevresinde yaptığı hareketle kendini göstermişti.”

Tarık Ziya Işıtman
Mahmut Esat Bozkurt Hayatı Şahsiteyi Eserleri s.54-55

Önceki yazı
Kuşadası Atatürkçü Aydınlanma Ve Tam Bağımsızlık Platformu Basın Açıklaması
Sonraki yazı
Profesör Bozkurt Hocamız
Menü